Meghan Markle’dan bir Diana çıkar mı?

Kültür Sanat

Asır Tanal – 70Punto / Meghan Markle’a Suits dizisinden aşina olduğumdan belki bilinmez Meghan-Harry belgeselinin yayınlanan ilk 3 bölümü bana antipatik gelmedi. Meghan’ın Kraliçe’ye ‘reverans’ yapmak zorunda olduğuna şaşırması gibi detaylar bazı izleyicilere ‘yapmacık’ gelse de ben ona inanmayı tercih ettim…

Belgeselin ilk bölümlerinde saraydaki ırkçılıktan ziyade İngiliz medyasındaki ayrımcı dile göndermeler var. Ancak burada bir kaçak dövüş söz konusu çünkü hem Meghan hem de Harry saray ve basın arasında ayrılmaz bir bağ olduğunu, iki tarafın birbirini beslendiğini açıkça dile getiriyor. Yine de saray doğrudan hedef alınmıyor. Neyse o kadar olur diye yola devam ederken belgeselin diğer 3 bölümünün yayına girmesi ile beraber işler ciddileşiyor.

Dördüncü bölümde Meghan Markle’ın yaşadığı sıkıntılar, Galler Prensesi Diana‘nın yaşadığı sıkıntılarla paralel olarak ekrana getiriliyor. Meghan’ın ilk doğumundan çok kısa bir süre sonra kraliyet görevi olarak uzun bir yolculuğa çıkması, medya tarafından sürekli topa tutulması ve Galler Prensesi Catherine ile kıyaslanması gibi sebeplerle yaşadığı bunalım uzun uzun anlatılıyor. Meghan medyanın kendisine diğer kraliyet üyelerinden daha fazla ilgi göstermesinin bir kıskançlığa yol açtığını söylüyor bizlere. Harry genelde Meghan ile tamamen aynı şeyleri söylüyor. Hatta yeri geliyor allah kahretsin bu kraliyet ailesini diye özür dileyecek kıvama geliyor. Her neyse… Diğer kardeşine göre küçükken Diana’ya daha düşkün olduğu bilinen Harry, annesini mutsuz eden sorunları eşi Meghan’ın da yaşadığını ve bunu görmezden gelemeyeceğini söylüyor özetle…

Meghan Diana dertte kıyaslanabilir mi?

Medya –hakkında izlediğimiz onlarca belgeselden de aşina olduğumuz gibi– Diana’ya aşıktı. Bu medya ilgisi gelir-geçer bir ilgi değildi, zira Diana resmi olarak Charles’tan ayrıldığında bile peşinden paparazi ordusu eksik olmuyordu. Ki onu erken yaşta hayattan koparan trajik trafik kazasında yine peşinde onu görüntülemeye çalışan bir magazin muhabiri vardı.

Medya Meghan’a da ilgi gösterdi elbette. Saray’ın son gelini olması, üstelik annesi siyahi bir ABD’li olması gibi sebeplerle uzun süre manşetlerden inmedi. Ama bunun ağırlıklı sebebi onun bu karedeki -amiyane tabirle- ‘en yeni malzeme’ olmasından kaynaklanıyordu kanımca. Elbette bir Kraliyet balosunda objektiflerin radarında 90’lık nenem değil Meghan olacaktı.

Diana, aşık olduğu bir evlilik yapmıştı ama kendi cümleleriyle en başından beri ‘3 kişilik’ bir evliliğin içindeydi. Çünkü sevdiği adam en başından beri başkasına aşıktı. Yani şimdilerde Birleşik Krallık Konsort Kraliçesi unvanı ile bildiğimiz Camilla‘ya. Prenses Diana soğuk, kuralcı kraliyet ailesi içinde bütünüyle yalnızdı…

Oysa Harry, Meghan ona ‘yat yere 5 şınav çek’ dese çekecek kıvamda. Belgeselin 4. bölümünde adamın gözlerine allah canımı alsaydı da prens doğmasaydım hüznü çöküyor. Yanında olsa üzülme Harry herkes prens doğabilir senin hatan değil diye teselli edersin. Dolayısıyla Meghan’ın yanında kendisiyle birlikte Kraliyet ailesine rest çekebilen biri var. Aşık olduğu adam…

Uğradığı ırkçı saldırıları azımsamak olmaz elbette. Anlatılanlar arasında en can alıcı kısımlar zaten buralar. Belgeselde yer verilen yorumculardan bir tanesi Saray’da ırkçılığa uğramak için duvarda asılı tablolara bakmanın bile yeterli olduğunu dile getiriyor!

Henüz belgeselin son 2 bölümünü izlemedim. Ama bana Meghan-Harry hikayesinden yeni bir ‘Diana’ çıkarma çabası biraz zorlama geldi.

O değil de yıl olmuş 2022 neden Kraliyet ailesi diye bir şey var yahu.