Ölüm maskesinin ardındaki gizemli kadın! Dünyanın en çok öpülen yüzü

Kültür Sanat

Yazının başlığı ilk başta hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ancak Resusci Annie’nin hikayesini duyduğunuz zaman gerçek anlamda neden bahsettiğimizi anlayacaksınız.

70 Punto / Hep beraber 1800’lü yılların Fransa’sına yolculuk yapıyoruz. 19. yüzyılda Paris’te insanların günümüzden bakınca epeyce tuhaf bulacağı bir sosyal aktivitesi vardı: Morg tarafından sergilenen cansız bedenleri izlemek.

İnsanlar çoğunlukla kimsesiz olan, belki bir tanıyanı çıkar diye sergilenen bu cesetlere farklı bir ilgi gösteriyordu. Hatta öyle ki bu teşir alanı bir panayıra dönüşüyor, halk yeni ‘görücüye’ çıkmış cansız bedenleri görmek için sıraya giriyordu.

Fotoğraf makinesi henüz icat edilmediğinden, insanlar kaybettikleri sevdiklerinin yüzünü hatıra olarak saklamak için ‘alçı’ ile maske yaptırarak evlerinin baş köşesine koyabiliyordu. Ya da morg çalışanları kimsesiz cesetlerin yüz kalıplarını alıyor, böylece gün olur da yakınları çıkıp gelirse diye saklıyordu.

Ölüm maskesi Fransa’ya özgü bir uygulama değil elbet. Antik Mısır’da en meşhur ölüm maskesine sahip ismi anımsayalım; Mısır’ın Genç Firavunu: Tutankhamon

Ancak şimdi bahsedeceğimiz hikaye, bu pek çoklarınca iyi bilinen tarihi alıntılardan biraz daha farklı. Çünkü bir ölüm maskesi var ki aslında neredeyse Tutankhamon kadar ünlü, bir o kadar da ‘gizemli’

Paris’te 19. yüzyılın sonlarında Seine nehrinde ölü bulunan 16-17 yaşında olduğu tahmin edilen bir genç kadının cansız bedeni sergileniyordu. Yüzündeki sakin ve huzurlu ifadeden dolayı herkes onun kendisini öldürdüğünü düşünüyordu. Ancak modern tıp günümüzdeki kadar gelişmediğinden bunun bir ispatı yoktu. Gelen kalabalıklar arasından onu bir tanıyan hiçbir zaman çıkmamıştı.

Yüzündeki durgun ifadeden etkilenen patolog ona bir ölüm maskesi yapacaktı. Bu maske yıllarca L’Inconnue de la Seine (Seine’nin Bilinmeyen Kadını)’ olarak tanındı. Maskenin birçok kopyası yapıldı, satıldı.

300 MİLYON KİŞİ EĞİTİLDİ, MİLYONLARCA HAYAT KURTULDU

1800’lü yılları geride bırakıp 1950’li yıllara yaklaştığımızda tıbbın yeni bir gündemi vardı: İlkyardım. Günümüzde bilinen ve iş görürlülüğü kanıtlanmış yöntemlere gelene kadar insanoğlu birçok yolculuktan geçti. Hayatını kaybeden insanlara çivili sopalarla vurmak, anüslerinden afyonlu duman üflemek gibi yöntemler de bunlara dahil.

TIP DÜNYASINDA BİR ÇIĞIR

Elbette bunlar ‘çoğu zaman’ herhangi bir işe yaramıyordu. Taki Amerikalı cerrah James Jud dünyada milyonlarca kişinin hayatını kurtaran kalp masajı tekniğini bulana kadar.

1950’lerin sonlarında, tıp öğrencilerinin kalp masajı öğrenmeye ve uygulamaya yeni başladıkları sırada, Amerikan Kalp Derneği CPR Komitesi üyesi Archer Gordon, cansız bir mankeninin tıp öğrencilerini gereksiz ağrıdan ve birbirlerine kalp masajı yapmaktan kaynaklanacak olası kaburga hasarından kurtulabileceğini fark etti. Bu sayede kendisine oyuncakçı olan Norveçli meslektaşı Asmund Laerdal ile irtibata geçerek yardım istedi.

Laerdal’in aklına bir akrabasının evinde gördüğü ‘L’Inconnue de la Seine’ maskesi geldi. Hem ona yapılacak bir gövde ile kalp masajı yapılabilir hem de ağızdan ağıza resüsitasyon uygulabilirdi.

Laerdal’ın kariyeri bu sayede oyuncakçılıktan tıbbi malzeme üreticisi olarak değişirken L’Inconnue de la Seine dünyanın en ünlü ölüm maskesi olma yolculuğu başlıyordu.

DÜNYANIN EN ÇOK ÖPÜLEN YÜZÜ

Daha sonra  ‘Resusci Annie’ olarak anılacak Nehrin kimsesiz kızı dünyanın her yerinde 300 milyon kişinin kalp masajı eğitimi almasına vesile oldu.

Resusci Anne çok sayıda şarkıya, şiire ilham oldu. The BMJ’nin sayısında yer alan bir makale, isimsiz cesedin nasıl bir CPR mankeni haline geldiğini ve ‘dünyadaki en çok öpülen kız’ unvanını kazandığını anlatıyor.

Öte yandan makalede şunu irdeliyor:

Peki ya etik olarak; ölmüş bir kişinin yüzünün reprodüksiyonlarını yapmak ve rızası olmadan satmak ne kadar doğru?