Medeniyetlerin tarihi Türkiye’nin ilk müzesinde

70 Punto Kültür Sanat

70PUNTO/ Özel haber – Üç yanı denizler çevrili Türkiye, eşsiz doğasının yanı sıra çarpıcı ve ihtişamlı tarihi ile de yerli-yabancı turistlerin gözdesi. Tarih deposu sayısız müzenin başında ise İstanbul Arkeoloji Müzeleri yer alıyor. Osman Hamdi Bey’in büyük uğraşlarının eseri Arkeoloji Müzesi, Fatih’te ziyaretçilerini bekliyor.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul’un gidilip görülmesi gerekenler listesinde en baştaki tarihi simgelerden. Çevresi de içi kadar tarih kokan müze, Topkapı Sarayı ve Aya İrini Kilisesi’ne gitmeden uğrak noktası konumunda. İşte, İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne gitmeden bilinmesi gerekenler…

Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan yurdumuz, biriktirdiği tarihi ile ender coğrafyalar arasında yerini alıyor. 81 ilin ayrı ayrı hikayesi olsa da İstanbul, dünya üzerinde parmakla gösterilen metropollerin basinda bulunuyor. Bu şehrin her köşesinde, sokak başında bir tarihe rastlamamak imkansız. Ancak öyle bir eser var ki Türkiye’nin ilklerinden olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri…
Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk şeklinde üç ana binadan oluşan müze, ilk olarak 1869 yılında Muze-i Hümayun adıyla kuruluyor ve bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin temelini oluşturuyor. Alan içerisinde yer alan en eski, müze olarak da kullanılan yapı Çinili Köşk de 1880 yılında açılmıştır.
Ressam ve müzeci olarak döneminde ve günümüzde dahi adından söz ettiren Osman Hamdi Bey’in 1881 yılında müze müdürü olması yeni bir döneme kapı aralıyor. Osman Hamdi’nin farklı coğrafyalardaki kazı çalışmalarında elde ettiği eserler, müze alanının yetersiz olduğunu kanıtlar ve dönemin ünlü mimarlarından Alexander Vallaury tarafından İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin klasik binası inşa edilir. Öncesinde de Vallaury, müzenin Eski Şark Eserleri binasını da inşa etmişti (1883).
Osman Hamdi Bey, Nemrut Dağı, Myrina, Kyme ve başka Aiolis Bölgesi (Batı Anadolu) şehirlerinde, Lagina Hekate Tapınağı’nda çalışmalar yapmıştir. Bu bölgelerden çıkardığı eserleri de bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne getirmiştir.

Hamdi Bey’e de yer verilen müzenin en dikkat çeken parçası ise Sidon Kralı Nekropolu kazısından çıkarılmış olan İskender Lahdi’dir. 1 milyondan fazla eserin bulunduğu müzede, her döneme ait parça sergileniyor.

İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin ilgi gören bir diğer üyesi ise Tabnit’in Mumyası! MÖ 6. Yüzyıla ait olduğu bilinen mumya da Osman Hamdi Bey tarafından keşfedilmistir. Lahit, biri göğüs üzerinde biri de ayak hizasında olmak üzere iki farklı metin yerleştirilmiş olarak bulunmuş. Bu metinlerden Lahitin ilk sahibinin Mısırlı bir komutan olduğu öğrenilse de ikinci yazı ile ebedi sahibinin Sidon Kralı Tabnit olduğu belirlenmiştir. Ancak lahitte yer alan Kral Tabnit’ten çok, metinde yer alan ifadeler müzeyi ziyaret edenleri etkiliyor. Metinde şu ifadeler geçiyor; “Ben Astarte Rahibi ve Sidonluların Kralı Tabnit, bu lahit içinde gömülüyüm. Ey benim mezarımı bulan kimse, her kim olursan ol benim lahdimi açma ve benim huzurunu bozma. Çünkü yanımda ne gümüş ne altın ne de define vardır… Eğer tembihimin aksine bu lahdi açarsan ve benim huzurumu kaçıracak olursan, yaşayan insanlar arasında ve Güneş altında nesilden ve nesepten mahrum kal ve ölüler arasında yatacak yer bulma!”

İki kattan ve birçok dönemden oluşan en muntazam eserlerin yer aldığı bu müze haftanın her günü açık ve giriş ücretleri ise 75 TL. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne Müzekart ile giriş yapmak mümkün.