Yönetmenlik koltuğunda James Cameron’ın oturduğu ve başrollerini Kate Winslet ile Leonardo DiCaprio’nun paylaştığı Titanik vizyona girdiği 1997 yılında büyük sükse yapmıştı. Hem film hem de trajik kazanın gizemi gemi faciasını popüler yapmaya devam ediyor. 1912 senesinin nisan ayında henüz ilk seferinde Kuzey Atlantik’in buzlu sularına gömülen Titanik’e bu aya özel olarak yeniden yer verdik. Buz dağını ilk fark eden gözcü Frederick Fleet’in hazin hikayesini sizlerle buluşturuyoruz.
70 PUNTO – 7’den 70’e herkes 1997 yılında bütün Oscarları toplayan ve izleyenleri gözyaşlarına boğan Titanik filminden bu hazin gemi kazasının hikayesine aşikardır.
Yapıldığı 1912 yılında dünyanın en büyük yolcu gemisi olan Titanik sahip olduğu teknolojilerden dolayı döneminde ‘batmaz gemi‘ olarak anılıyordu. Gemi henüz ilk seferinde bir buz dağına çarptı ve Kuzey Atlantik’in sularına gömüldü. Korkunç kazada bin 514 kişi can verdi.
Kaza o yıllardan günümüze hala medyanın ve halkın ilgisini çekmeye devam ediyor. Geminin batmasında çok çeşitli ihmaller dile getirilse de buz dağının her şey için çok geç olana kadar görülememesi hala gizemini koruyor.
“HER ŞEY BİZE KARŞIYDI”
Titanik’in ikinci kaptanı Charles Lightoller verdiği ifadede buz dağının son ana kadar fark edilmemesine ilişkin ‘Ay yoktu, rüzgar yoktu, dürbün yoktu ve buzdağının karanlık yüzü gemiyi karşılıyor idi. Her şey bize karşıydı.’ cümlelerini kuracaktı. Geminin birinci kaptanı John Smith ise kazadan canlı kurtulamadı. Kimi söylentilere göre Smith son emri verene kadar bekledi ve boğuldu. Başka bir iddiaya göre ise Kaptan silahını kafasına dayadı ve tetiği çekti.
Geminin birinci kaptanı Smith
BUZDAĞINI FARK EDEN ADAM FREDERICK FLEET
4 Nisan 1912’de Titanik, ayın ve yıldızların olmadığı sessiz bir gecede ilerliyordu. Saat saat 23.39’da geminin ön tarafında bulunan Gözcü Frederick Fleet bir buz dağı fark etti. Geminin çanlarını üç kez çalan Fleet hemen köprüye telefon etti. Fleet korkunç haberi ‘Önümüzde bir buz dağı var!” sözleri ile verdi. Fleet’in bu uyarısı sonrası olanlar için de çok çeşitli iddialar var. Ancak bunlara şimdi girmeyeceğiz.
Fleet’in buz dağını gördükten sonra büyük çarpışmanın 37 saniyede gerçekleştiği tahmin ediliyor. Fleet buzdağını fark etti ama kimseyi bir felaketten kurtaramadı. Ancak kendisi kazadan kurtulmayı başardı.
Geminin kurtulan mürettebatı kazadan sonra ‘lanetli’ olarak anılmaya başladı ve hiçbiri gemicilik kariyerlerine devam edemedi. Fleet’i de kazadan kurtulduktan sonra büyük bir sefalet bekliyordu.
Fleet henüz 10 yaşındayken annesi tarafından terk edilmişti. Çocukluğu yetimhanelerde bir dizi koruyucu ailenin yanında geçti. 12 yaşındayken bir eğitim gemisine gönderildi. Fleet uzun yıllar gemilerde çalıştıysa da Titanik gözcülük yaptığı ilk gemiydi. Eğer bu görkemli sefer böyle sona ermeseydi, onu daha parlak bir gemicilik kariyeri bekliyor olacaktı.
Fleet kazadan sonra hiçbir zaman tam olarak kendine gelemedi. İş bulmakta zorlandığı uzun senelerde İngiltere Southampton’da gazete satarak yaşamını sürdürmeye çalıştı. Bu zaman zarfında eşi ile beraber kayınbiraderi Philip Joseph Le Gros’un evinde birlikte yaşadılar.
Uzun seneler boyunca hep Titanik Tarih Kurumu ile temasını sürdürdü ve onlara sık sık yazdı. 28 Aralık 1964’te Fleet’in eşi hayatını kaybetti. Çiftin birlikte yaşadığı erkek kardeşi de Fleet’i evden attı.
Fleet bu yaşananlardan sonra daha fazla dayanamadı. İlerleyen yaşında bile belli belirsiz bir karartının üzerine geldiği kabuslardan kurtulamadı. Eşinin ölümünden iki hafta sonra kendisi asarak yaşamına son verdi. Cansız bedeni 10 Ocak 1965’te bulundu. Southampton’daki Hollybrook Mezarlığı’na isimsiz bir yoksul olarak gömüldü.
1993 yılında Titanic Tarih Kurumu’nun bağışlarıyla bir mezar taşı dikildi.