AİHM Büyük Dairesi, Bakanlar Komitesi’nin 2 Şubat 2022’de aldığı karar uyarınca Türkiye’nin Osman Kavala davasında AİHS’i ihlal edip etmediğine ilişkin incelemesini tamamladı ve kararını 11 Temmuz’da kamuoyuna açık bir duruşmayla duyurdu.
Türk yargıç Saadet Yüksel’in “kısmen” karşı çıktığı, diğer 16 yargıcın onadığı karara göre, Avrupa Konseyi’nin kurucuları arasında yer alan Türkiye, sözleşmenin AİHM kararlarının uygulanmasını zorunlu kılan 46. maddesini ihlal etti ve böylece yükümlülüğünü yerine getirmedi.
AİHM, 10 Aralık 2019’da aldığı kararda, Osman Kavala’nın tutuklanması ve tutuklu yargılanmasının onu susturmak ve diğer insan hakları savunucularının cesaretini kırmak amaçlı olduğunu belirtmiş, Türkiye hükümetinden Kavala’nın bir an önce serbest kalması için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunmuştu.
Türkiye, bu kararlara uymadı ve 25 Nisan 2022’de sonuçlanan Gezi davası yargılama süreci sonunda Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet ve diğer 7 sanığa 18’er yıl hapis cezası verdi. AİHM Büyük Dairesi’nin kararı da Türk yargısının Kavala ile ilgili kesin kararını vermesinden sonra değerlendirildi ve kamuoyuna duyuruldu.
KARARDA DİKKAT ÇEKENLER
Büyük Daire’nin kararında Bakanlar Komitesi’nin başlattığı ihlal sürecinin, Kavala davasının yeniden görülmesini değil AİHM kararının uygulanmasına ilave bir katkı sağlamasını amaçladığı kaydedildi.
10 Aralık 2019 kararında, devam eden tutukluluğun Kavala’yı susturmak, diğer insan hakları savunucularının da cesaretlerini kırmak amaçlı olduğunun anımsatıldığı karar metninde, Kavala’ya karşı Türk Ceza Kanunu’nun 309 ve 312. maddelerinde dile getirilen suçlamaların makul şüphelere dayanmadığı da tekrarlandı.
Aynı kararda yapılan genel değerlendirmeye de atıf yapan Büyük Daire, Türk yargısının 2013’teki Gezi Parkı olayları ile Temmuz 2016 darbe girişimine ilişkin bulguların tamamını Kavala aleyhindeki suçlamalar için geçerli gösterdiği eleştirisini yöneltti ve şu tespiti yaptı:
“Sonuç olarak, ilgili ve yeterli diğer koşulların eksikliğinde, aynı olguların sadece yeni bir sınıflandırılması ilkesel olarak bu kararlara zemin oluşturamaz, çünkü yeni bir sınıflandırma sadece mahkeme tarafından zaten incelenen olguların farklı bir değerlendirmesinden başka bir şey anlamına gelmez. Aksi takdirde, yargı makamları, aynı olgular üzerinden yeni ceza soruşturmaları açarak kişileri özgürlüklerinden mahrum etmeye devam edebilir
ŞİMDİ NE OLACAK?
AİHM, 11 Temmuz’da aldığı kararı yeniden Bakanlar Komitesi’ne gönderecek. Avrupa Konseyi’nin siyasi organı olan Bakanlar Komitesi, AİHM’in “Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmedi” kararını bundan sonraki toplantılarında görüşmeye başlayacak.
Komitede yapılacak görüşmelerde, Türkiye’ye karşı ne tür önlemlerin alınacağı görüşülecek. AİHS, bu önlemlerin neler olacağını açıkça belirtmiyor, sadece komitenin uygun olan önlemleri belirleyeceği ifadesine yer veriyor.
Diplomatik kaynaklara göre, yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir taraf ülkeye karşı “üyelikten çıkarma, oy hakkının dondurulması” gibi ağır yaptırımlar başta olmak üzere birçok unsur yaşama geçirilebilir. Daha önce böyle bir kararın alınmaması, Türkiye ile ilgili sürecin daha da belirsiz hale gelmesine neden oluyor.
Bakanlar Komitesi, yılda bir kez dışişleri bakanları düzeyinde toplanıyor. Ancak asıl iş yükü, her hafta toplanan Avrupa Konseyi nezdindeki daimi temsilciler toplantısında ele alınıyor. Kavala kararının ardından ilk Bakanlar Komitesi toplantısı, 13 Temmuz’da yapılacak ancak Türkiye’nin yükümlülüğünü yerine getirmemesine ilişkin AİHM kararının birkaç aydan önce komitenin önüne gelmesi beklenmiyor.