Türkiye’de hafta sonundan beri sağanak yağış etkisini gösteriyor. Birçok ili etkileyen sağanak yağıştan acı haberler geliyor. Haziran ayında yaşanan bu yoğun sağanak yağış aslında mevsim normalleri dışında. Peki bu sağanak yağışlar bize nasıl bir mesaj veriyor?
Kışın uzun sürmesi, Mart ayında İstanbul’da etkili olan soğuk hava ve kar yağışı, Mayıs sonunda 33 dereceye ulaşan sıcaklıklar, mevsim normallerinin dışında hava olaylarına tanık olduğumuzun göstergeleri. Geçtiğimiz günlerde de ülke genelinde sağanak yağış etkili olmuştu. Peki bu ne anlama geliyor? BBC Türkçe, Meteorolog Bünyamin Sürmeli’ye yaşanan son hava olaylarını sordu.
Neden alışık olmadığımız hava olaylarına tanık oluyoruz?
Bu hava olayları sıra dışı, evet. Zarar veren, hayatı etkileyebilen yağışlar. Ama bu coğrafyada hiç görülmeyen yağışlar değil. Bu dönemde bahar yağışları hep görülür. Yaşadığımız durumun farkı sadece uç noktalara giden yağışlardan birinin Haziran’a uzamış olması.
Tabii ki her yağış iklim değişikliğine bağlanamaz, sıra dışı olsa bile.
Meteoroloji’de ortalama dediğimiz şey ekstremlerin de içinde olduğu değerlerin ortalaması aslında, dolayısıyla bu yaşananlar hiç yaşanmamış hava olayları değil.
Bu yıl içerisinde İç Anadolu Bölgesi birçok sefer 15 gün süren soğuk sistemlerin etkisinde kaldı. Başkentte 15 gün boyunca gündüz sıcaklık eksi 5 eksi 6’larda kaldı. Bu hiç görülmemiş bir durum değil ama iklim değişikliği bu tür hava olaylarını destekliyor, kuvvetlendiriyor, sayılarını artırıyor. Dolayısıyla iklim değişikliğinin payı vardır ama net iklim değişikliğine bağlanamaz.
Sel olması için, bunun içerisinde alt yapı var, topografik yapı var, yağışın süresi ve miktarı gibi bir dolu faktör var. İç Anadolu’nun tamamı değil, birkaç noktada sel meydana geldi. O zaman bu mevzunun içinde sadece yağış değil, birçok parametre var diyebiliriz.
Her yağış, yani her sel yapan yağış doğrudan iklim değişikliğinin kabahati değildir. Sel aslında zeminle alakalı bir durumdur. İster şehirleşme, kentleşme ve altyapı sorunu olsun ister dağlık, ovalık bölge olsun, ister beton, ister toprak olsun…
Mayıs ayında İstanbul’da sıcaklıklar 33 dereceye kadar çıkarak rekor kırdı. Bu sıcaklar için evet erken ama aynı zamanda bahar da geç geldi, kış çok uzun sürdü. Mesele sıcakların soğukların, yağışların güneşlenmenin erken ya da geç olması değil. Dönemin normaline fark oluşturacak bir ısı dalgası oradaki mesele. Havanın belli bir takvimi yok.
Dünyanın astronomik pozisyonuyla atmosfer hareketlerine ve atmosferin kimyasındaki değişimlere göre değişiklik yaşıyor hava. Kimyasındaki değişimler de bizim atmosfere yaydığımız kirleticiler ve aynı zamanda karbondioksit miktarı yani sera gazı emisyonlarındaki değişimler.
Bu değişimlere bağlı olarak, hem mevsimsel hem de süreklilik arz edecek şekilde sıcaklıklarda artışlar ve düşüşler yaşandı. Dolayısıyla aslında “Mevsim kaydı”, “Bahar geç geldi” demek yerine o dönemde normalde olması gereken sıcaklıklara bakılarak “ortalamanın üzerinde ya da altında” diyebiliriz.
İklim değişikliği hava sıcaklığını nasıl etkiliyor?
Mart ve Nisan aylarında Türkiye’de sıcaklıkların ortalamanın altındaydı, Mayıs’ta mevsim normalleri yakalandı. Belirli günlerde rekorlar kırıldı, Haziran’da sıcaklık normalin üzerine çıkmaya başladı. Ancak aylık ortalama sıcaklık normal olsa da günlük değişim aşırılıklara vardı.
Haziran ayı sıcaklık bakımından Doğu Anadolu ve Güneydoğu dışında normallerde gidiyor. Ama nasıl normallerde? Ortalamada normallerde. Dolayısıyla ortalama normal olsa da iklim değişikliğinin bize sıklıkla yaşattığı ısı dalgalarını görüyoruz. O da sıcaklıkları bir dip, bir tavan yaptırıyor. Bu da ekstrem hava olaylarını beraberinde getiriyor.
Şu son yaşadığımız sel dönemini ele alalım. Azor Adaları bir yüksek basınç merkezidir. Atlantik üzerinde üreyen bir yüksek basınç gelişerek Batı Avrupa’ya uzanarak adeta bir duvar ördü. Yüksek basınç hareketi kısıtladığı için sıklıkla yağışsız güneşli havalar yapar. Son haftalardaki Batı Avrupa’daki yaz havasının nedeni buydu. Bunun karşısında Doğu Avrupa’yla beraber bizde Ukrayna ve Rusya civarına ise Alçak basınç yerleşti. Alçak basınç yağış oluşumu için konforlu, hareketli bir ortam oluşturdu.
Bizde bu kadar kolay yağış oluşmasını ve bunların uzun sürmesini sağlayan biraz önce bahsettiğim Batı Avrupa’ya örülmüş olan duvar gibi duran yüksek basınçtı. Bu pozisyon bozulmadı ve biz sürekli yağış aldık. Kolay yağış yapacak durumdayken üzerine konvektif hareketlilik (düşey karışımlar, zeminin ve zemine yakın havanın aşırı ısınmaya bağlı oluşan düşey hareketlilik) eklendi, sellerin ardı arkası kesilmedi.
Kışın sert geçmesinin ve Mart ayındaki karın sebebi nedir?
İstanbul’daki kar yağışında iklim değişikliklerinin payı var. Ama tek neden bu değil. Kayıtlara baktığımızda belli periyodlarda sert kışlar görüyoruz. Son 20 yıl en sıcak 20 yıl, son 10 yıl da en sıcak 10 yıl oldu… Dolayısıyla ısınma aslında sahte bir kış tablosu da çıkarıyor ortaya. Mesela Amerika, o polar vorteks diye konuştuğumuz soğukları yaşıyor sıklıkla. Kutup soğukları iniyor, Artık hemen hemen her sene yaşanır oldu Amerika’da.
İşte onun bir benzerini biz geçen kış yaşadık. Bu da Arktik bölgenin ısınıp soğuğun orta enlemlere, bizim bulunduğumuz enlemlere akması durumu. Ya Amerika ya Asya ya da Avrupa’yla beraber bizim bulunduğumuz coğrafyaya akıyor, geçen kış da bizi yakalamış oldu.
Isı dalgalanması nedir?
Isı dalgaları artıyor. 30 derece enlemlerinde oluşan yüksek basınç kuşakları genişliyor. Genişlemesi 36 derece enleminden itibaren başlayan bizim coğrafyamıza doğru ilerlemesi anlamına geliyor.
Öte yandan kutuplar da ısınıyor. Isınma beraberinde çalkantıyı, dalgalanmayı getiriyor. Ekvatoryal bölgeden yüksek basınç kuzeye doğru çıkıyor, üzerine kutuplardaki çalkantıyla soğukla orta enlemlere iniyor. İşte alın size ısı dalgaları.
Bu dalgalanmaların yanında iklim değişikliği kapsamında atmosferde blokajlar da artıyor. Blokaj adı üstünde bir kitlenme durumu. Atmosferdeki bazı sistemler öyle pozisyonlar yakalıyor ki bir birilerini kilitleyerek hareket kabiliyetini yok ediyor. Sağanak yağış varsa sağanak devam ediyor, yüksek basınç varsa yüksek basınç yağışsız kuru güneşli havaya devam ediyor.
Bu durum sıklıkla kış aylarında oluşsa da yaz aylarında üzerine eklenen aşırı ısınmalar ardından gelen serin havalar yaşadığımız bu olumsuz tabloları oluşturabiliyor. Bu tipik durumu destekleyen aşırı ısınmayı da geçtiğimiz haftalarda yaşamıştık.
Önümüzdeki günlerde bizi neler bekliyor?
Haziran’ın ortalarına geldikçe bu mekanizma yavaş yavaş dağılmaya ve bozulmaya başlayacak.
Türkiye’de yaz ayları Haziran’la başlıyor denir ama aslında özellikle batı bölgelerde Temmuz ayıyla başlar. Batı Avrupa’nın yazı ise bizden önce başlıyor. Ve Avrupa iki parça halinde yaşıyor yazı, Mayıs ve Haziran’la beraber yaz dönemine girer, sonra Temmuz ortası sıcaklıklar düşer, ardından bir yaz daha yaşar, sonrasında kışa doğru ilerler. Bizde ise yaz tek parça halinde, Temmuz’la beraber başlar.
Batı Avrupa’da o ilk parça yazın yaşandığı Mayıs-Haziran döneminde de bizde, adına “bahar yağışları” dediğimiz yağışlar olur.